Big Red Mouse Pointer

27 Ağustos 2015 Perşembe

Vampir Akademisi Serisi - Richelle Mead


 Sonunda bilgisayar alındı :D Çok mutluyum çok... Yayın paylaşmamam benden kaynaklanan bir şey değildi. Üşengeçliği bırakmaya başladım. Gelişme gösteriyorum ;) Şu an Alev Deneyler'ni okuyorum. Son İsyan'ı da okuyunca seri yorumu yazar mıyım bilemem. Çünkü ilk kitabı film çıkmadan hemen önce okumuştum. Neyse.



  Yoruma Artemis'in baskısı hakkındaki düşüncelerimle başlamak istiyorum. Kapaklar rezalet. İlk üç kitabın kapağı sonradan değiştirildi ve değişmiş halleri bile berbat. Bende Vampir Akademisi'nin ilk kapaklısı var. Oradaki kızın kaşları yok ?! Hangi karakteri düşünerek bu modelleri seçiyorlar anlamıyorum. Gövdesindeki turuncu - pardon neon turuncu - daireye sinir oldum. Serinin diğer kitaplarıyla uymamasını geçtim nedir bu Artemis'in neon sevdası? Pegasus da The Duff'ı Sap olarak çevirip neon pembe-yeşil kapakla basacakken değiştirdi. Bir haller olmuş bunlara. Sadece Ruh Bağı'nın kapağını seviyorum. Fark ettiyseniz onun da gövdesinde sorun var. Ruh Bağı yerine Vampir Akademisi yazıyor !!!!! Tüyap'tan almıştım, korsan değil. Böyle büyük bir basım hatasını nasıl yaparlar ya? Bari satışa sunmasalardı :/  Serinin orijinal kapakları da pek hoş değil. Harcamışlar bunu.




Kaşları yok ?!


  VA 3.vampirli serim olur. Alacakaranlık okuduğum ilk fantastik kitaptı. Vampirler hoşuma gidince kendime yeni bir seri bulayım dedim. O sıralarda Gece Evi serisinin Uyanmış kitabı yeni çıkmıştı. Baktım kapakta bir yakışıklı var bari o seriye başlayayım dedim, başlamaz olaydım. Gece Evi beni vampirlere küstürdü resmen. Artemis'in neon yazılarını da pek beğenmediğim için çok Artemis'im yok ama bir yerden başlamak lazım deyip bu seriye şans verdim. İyi ki vermişim. Her ne kadar hayalimdeki vampir olmasa da ilginçti. Bu seriden önce Jennifer L. Armentrout'un Melez kitabını okumuştum. Eğer önce VA okusaydım Melez'den nefret ederdim. İki kitap arasında bu kadar çok benzerlik olamaz. Ve bu sizi yanıltmasın. Melez Sözleşmeleri'ni okumaya devam edin. Olayın nasıl farklılaştığını ve VA'dan koptuğunu göreceksiniz.

Moroi (moroy diye okunur sanırım moron gibi :/ ) : İyi vampir. Beş elementten birinde uzmanlaşıyorlar. Çok uzun boylu ve zayıflar. Kan dışında yiyecekler de tüketiyorlar. 12 asil Moroi var. Kraliyet üyeleri. Ailedeki en yaşlı Moroi Prens/Prenses oluyor.



Dampir: Moroi+İnsan, Moroi+Dampir ürünü. İnsandan güçlü ama Moroilar gibi kaç içemeyen ve elementler üzerinde kontrolü olmayan melezler. Moroilerı korumak üzere eğitilirler. Seriyi okursanız dampirlerin başka işlerle uğraştığını da göreceksiniz. Mezun olmadan kaçanlar, fahişelik yapanlar vs. Ayrıca bir dampirin başka bir dampirden çocuğu olamaz. Bunun nedenini hiç öğrenemiyoruz. Yazar bir kılıf bulamadı herhalde. Kısır falan değiller oysa ki.

Strogoi: Kötü vampir. Sadece kan içerler. Göz altları kırmızı, dişleri daha sivri ve daha uzun. Moroilardan ve Dampirlerden daha hızlı, daha güçlüler. Her şeyin 'daha'sı bunlar da yani :D Ayrıca ölümsüzler. Herkes Strogoi tarafından  Strogoiya dönüştürülebilir. Ancak bir Moroi kurbanının kanını son damlasına kadar içip onu öldürürse Strogoiya dönüşür. Ölümsüzlük için bunu isteyerek yapan Moroilar var. Üç farklı şekilde öldürülebilirler: yakmak, kafa kesmek, kalbe gümüş kazık saplamak.

Gölge öpücükten ve bağdan bahsetmek istemiyorum çünkü ilk kitabın gizemi bu ve beşinci element. Okuyun. Eğenceli seridir kendisi. Özellikle Rose, Christian ve Adrian favori karakterlerim.
#TeamAdrian'ım. Dimitri'yi pek sevmiyorum. Suratsız ve sıkıcı geliyor bana.

Christian aşkım :*


Seriyi okuyalı birkaç ay oluyor. Üzgünüm ne yazık ki kitaplar hakkında tek tek yorum yapacak kadar çok hatırlamıyorum. Ama Goodreads hesabımda kısaca bir şey yazmıştım.

Küçük notlar (spoiler içerir):
-Gölge Öpücük'te Mason ve Dimitri açısından kötü şeyler oluyor. Sanırım ilk defa Dimitri'ye üzüldüm/acıdım.
-Kan Sözü'nde Rose'un babasını öğreniyoruz. Yazarın Türk bir karakter oluşturması çok gururlandırdı beni :') Seriyi sevmemin sebeplerinden biri de bu sanırım. Dimitri, Dimitri olalı hiç bu kadar hoş olmamıştı. Açıkçası ben bu halini daha çok sevmiştim. Ve Rose'un mağara adamı halleri çok eğlenceliydi :D Böyle yazınca ne hayal ediyorsunuz bilmiyorum ama alın okuyun.
-Ruh Bağı'nda dileğim gerçekleşiyor ve kısa süreliğine de olsa #TeamAdrian oluyor.
-Son Fedakarlık'ta Rose Adrian'ın kalbini gerçekten kırdı T.T  Bu kitap serideki en aksiyonlu kitaptı. (burada ekşın yazmak istedim ama Türkçe kullanmak lazım) Kraliçenin katili beni çok şaşırttı. Hiç tahmin etmediğim biri çıktı. Victor'un kaçırılışının ve başına gelenlerin gündeme gelmemesi eksik bulduğum detaylardan biri. Unutuldu gitti. Belki yan seride açıklanır. Son fedakarlık deyince böyle bir şey olacağını tahmin etmiştim. Fedakarlık olarak farklı bir şey üretseydi keşke yazar.


  Filmine gelirsek hiç güzel değildi. Akademi için kullanılan bina muhteşemdi ama oyuncular berbattı. Dimitri için Rus aksanı olsun diye mi seçmişler bu adamı anlamadım ki. Filme kadar kilo verip vücut çalışsaydı bari. Lissa'yı ve Mia'yı da beğenmedim. Moroiların vampir dişlerini yapmayı becerememişler. O kadar vampir filmi çekildi, birini örnek alıp yapsalardı keşke. Christian ve Rose tam uymuştu. Serinin devamını çekmeyecekler bu gidişle. Zaten çekselerdi kim bilir Adrian -kalpkalpkalp- ne hallerde olurdu. Bırakmaları iyi olmuş.



   Telefona o kadar çok alışmışım ki "ç,ş,ı,ü,ö,ğ" harflerine basmıyorum. Her seferinde "çok" yerine "cok" yazmışım. Onları düzeltmekle uğraştım bir de. Kimse bana üşengeç demesin -,- "böyle" yazacakken "noyle" yazdığım zaman otomatik düzeltme bekliyorum, olmayınca bunun bilgisayar klavyesi olduğu dank ediyor. Tüm yaz boyunca kullanmayınca afalladım :D Emojilere de çok alışmışım :/

   Bu arada doğum günümde ya da herhangi bir an canınız birilerini mutlu etmek isterse bana Kanbağı serisini alabilirsiniz :D Daha fazla Adrian istiyoruuuuuum.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder